Unuttuğumuz Mutluluk Yolu
İnsanlar yaşamları boyunca sürekli bir adım ilerleme mücadelesi içerisinde hayatlarını planlamaya çalışırlar. Hedefler için yapılması gereken planların stratejileri uğraşan insan yoğun bir döngüde bulur kendini. Bu döngü içerisinde bir de ulaşılmak istenilen mutluluğun mücadelesi vardır.
Peki….
Hayatta kalmak için verdiğimiz mücadele esnasında uzaklaştığımız ve önemini görmediğimiz nokta nedir?
Bu yazımda çoğu zaman gözardı ettiğiniz ve sizin için çok önemli olan bir kişiden bahsetmek istiyorum.
Kendiniz…
Siz yaşamınız boyunca çevrenizde olan aileniz, arkadaşlarınız, dersleriniz veya işinizden çok daha önemlisiniz. En çok değer görmeyi hak eden sizden başka kimse değil. Yaşam standartlarınızı yükseltmeye çalışırken doğru orantıda mutluluğun geleceği düşünülse de öz- mutluluk çok daha farklıdır. Öz mutluluk bizi, biz yapan kişiliğimizin doyum noktalarını keşfettiğimiz zaman ortaya çıkar.
İnsanın en çok özgür olduğu ve zevklerinin ön plana çıktığı çağ çocukluk çağıdır. Bu çağlarda mutluluğu yakalamak daha basittir. Aslında hepimizin çocuklukta sahip olduğu bu farkındalık zaman geçtikçe derinlere itiliyor.
Renk cetvelini düşünün her renk kendine özgü ve eşsiz bir haldedir. Siz de o cetvelde bulunan renkler içerisinde kendinize özgü bir tonusunuz. Böyle bir öznellikte herkesin zevkleri, hayattan beklentileri ve olaylara bakış açıları farklıdır. Bu doğrultuda öz-mutluluğu yakalamak için doğru aktiviteleri bulacak en iyi kişi sizlersiniz.
Eskiden yaptığımız aktivitelerin bize vermiş olduğu mutluluk duygusunu, aktiviteleri yapmaya vakit bulamamaya başladığımızda ve bu aktiviteler zamandan nasibini aldığında güzel duyguların bize vermiş olduğu doyumu en derinlere göndeririz. Bu yüzden eskiden yaptığımız aktiviteleri yapmak aklımıza gelmez. Ya da uzun zamandan sonra tekrar aynı aktiviteleri yapmanın aynı doyumu getireceği konusunda inancımızı yitirmişizdir.
Bu düşünceler üzerine biraz da beynimizin işleyişinden bahsetmek istiyorum.
Eğer bir davranışı tekrar etmezsek beynimizde o davranışa dair sinir iletişimleri köreliyor ve iletişim yok denilecek kadar azalır. Bu yüzden davranışa dair duygularımızı ya da davranışı ne şekilde yaptığımızı unuttuğumuzu düşünüyoruz. Tıpkı bir müzik aleti çalmaya ara vermek gibi üzerinden zaman geçtiğinde eskisi gibi çalamayız;fakat kısa zamanda tekrar ettikçe yine aynı düzeyde hatta daha iyi bir şekilde çalmanız kaçınılmazdır. Beynimizdeki bu sinir iletişiminin muazzamlığı sayesinde,davranışa ara vermiş olsak da tekrardan aynı davranışı yapmaya başladığımızda sinir iletişimlerinin güçlenmesiyle aynı hazzı bize tekrar geri sunuyor.
Bunları söyledikten sonra belki aklınıza şu soru geldi artık çocukluk zamanın da ki gibi boş zamanlarımız yok …
Eğer bu düşünce içine girdiyseniz şunu sormak istiyorum
Gün içerisinde sosyal medyada ve telefonunuzda ne kadar vakit geçiriyorsunuz?
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü İş Sağlığı ve Güvenliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa İlhan'ın verdiği bilgiye göre, Katılımcıların yüzde 48,8'i haftada 0-9 saat, yüzde 30,3'ü de 20 ve üzeri saati internet başında geçiriyor.
33 ülkede yapılan araştırmaya göre ülkemizde günde ortalama 78 defa, yani 13 dakika aralıklarla akıllı telefonlarımıza bakıyoruz. Avrupa ülkelerinin genelinde ortalama 48 defa telefona bakılıyor. Yani Türkiye ortalamanın çok çok üstünde. Uyumadan önce ve uyanınca da telefona bakan en çok kişinin olduğu ülke Türkiye oldu.
Akıllı telefona en az bakan ülke ise Rusya. Ayrıca yeni telefon alma konusunda da Türkiye ilk sırada. Telefonunu bir yıl içerisinde değiştirmeyi düşünenlerin oranı Avrupa ülkelerinde %36 iken, Türkiye’de %56.
Bu araştırmalar ışığında şunu diyebilirim ki biraz telefonunuzdan uzaklaşıp eskiden sizi mutlu eden aktiviteleri tekrar hayatınıza koymanız mutluluğu yakalamak için bir adımdır.